COVİD19 PANDEMİSİ VE ÖNÜMÜZDEKİ SÜRECİN DEĞERLENDİRMESİ


Halk Sağlığı Uzmanı , epidemiyolog Prof. Dr. Necati Dedeoğlu pandemiye ilişkin önümüzdeki süreci Ankara Tabip Odası için değerlendirdi.

COVID-19 EPİDEMİYOLOJİSİ ‘NE BAKIŞ

GELECEK İKİ AY İÇİN
Türkiye’de ilk vakanın açıklandığı tarihten bugüne salgınla ilgili pek çok bilinmezlik bulunmaktadır. Örneğin, vakaların ve yapılan testlerin illere dağılımını, vaka ve ölümlerin yaş ve cinsiyet dağılımını bilmiyoruz. Toplumun ne kadarının enfekte olmuş olduğunu, virüsün özelliklerini tam olarak bilmiyoruz. Bu nedenlerle gelecekle ilgili kestirim zorlaşmaktadır. Yine de bazı öngörülerde bulunulabilir.
Türkiye , kabul edilmelidir ki salgına geç müdahale etmiştir. İlk vakanın bildirildiği 11. Mart tarihinde pek çok başka vakaların zaten var olduğu yadsınamaz. Bu başlangıç sürecinde Umreden ve yurtdışından gelenlerin izolasyonuna özen gösterilmemiş, toplu namazlar ve maçlar zamanında engellenmemiş, testlerin sadece bir merkezde yapılmasında ısrar edildiği için yaygınlaştırılamamış, sağlık personeline gerekli maske ve koruyucular zamanında dağıtılmayarak hem kendileri hem de hastaları riske atılmıştır. Topluma maske dağıtımı bile son günlere kadar becerilememiştir. Halk Sağlığı uzmanlarının önerdiği, üretimin mutlaka gerekli olduğu işyerleri hariç, tüm toplumun birkaç hafta evde kalması ve böylece enfeksiyon zincirinin kırılması önerisi uygulanmamıştır Şu anda salgın eğrisine bakıldığında zirveye ulaşılmış olduğu ve vakaların azalmakta olduğu dikkati çekmektedir. Ancak izolasyona alınmamış olan 20-64 yaş gurubu arasında bulaşma devam etmektedir. Bu nedenle de salgın eğrisi Çin’de olduğu gibi sıfıra ulaşmayacak, günümüzün korunma koşulları aynen devam ettirilirse günde 1000-1200 vaka civarında bir platforma oturacaktır. Toplumsal önlemlerin gevşetildiği durumlarda ise tekrar yükselme kaçınılmazdır. Cumhurbaşkanı tarafından il kez “ normalleşme” sözünün edildği 5 Maıys’tan sonraki iki gün içinde önlemlerdeki gevşeme ile birlikte vaka sayılarındak atış bunun göstergesidir.
65 yaş üstü insanların ve kronik hastalığı bulunanların evde kalmaları nedeniyle ölümler ve yoğun bakım gereksinimde azalma devam edecektir. Öte yandan 20-64 yaş arasındaki insanlardan diyabet, hipertansiyon, astım veya KOAH, immün yetmezlik, obesite, steroid kullanımı olanların hastalanması nedeniyle sağlık çalışanlarının yükü azalmayacaktır. Süreçte sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesine, hastalıktan korunmalarına, çalıştıkları ortamlarda güvenliklerinin arttırılmasına, mesleki ve sosyal olarak desteklenmelerine gereksinim bulunmaktadır.
GELECEK 1 YIL İÇİN
Ülkemizde şimdiye kadar 3,500 civarında COVID-19 ölümü bildirilmiştir. Gerçek rakamın bundan fazla olduğunu biliyoruz. Vefat sayısı 5,000 olarak kabul edilse, enfekte olanlar arasındaki ölüm oranı da % 1 olarak alınsa Türkiye nüfusundan en az 5,000 000 kişinin şimdiye kadar enfekte olduğu kabul edilebilir. Geriye virüsle karşılaşmamış 78,000,000 kişi kalmaktadır. Bu da COVıD-19 salgınının, Türkiye’de nüfusun %50-60’ı enfekte olana veya aşıyla bağışık kılınana kadar, daha uzun süre devam edeceği anlamına gelir. Hastalananların ne kadarının bağışıklık geliştireceği ve ne kadar süreyle bağışık kalacağı da henüz belirsizdir. Aşının ise yeni yıldan önce uygulanabilmesi zor görünmektedir
Yaz aylarında insanların kapalı yerlerde daha az zaman geçirmesi, ultraviole etkisi gibi nedenlerle vaka sayısında azalma olabilir. Ancak, eğer okullar açılır, şehirlerarası ulaşım serbestleştirilir, kalabalıkların bir araya gelmesi önlenemezse vaka sayısında yine artışlar olacaktır. Yönetimin ekonomik nedenlerle normal yaşama bir an önce dönme isteği ve işine dönmeye, serbestçe seyahat edip sokağa çıkmaya hasret halkımızın sabırsızlığı bu durumun gerçekleşme olasılığını arttırmaktadır.
Bu iki ay içinde vakaların seyrek görüldüğü illerde, kasabalarda, kentlerin varoşlarında, huzurevi, cezaevi, çocuk evi, rehabilitasyon merkezi gibi kapalı ortamlardaki sürveyansa ve izolasyona özen gösterilmelidir.
SALGIN KONTROLÜ
Salgın hastanelerde değil de sahada kontrol edileceği için sahada çalışan sağlık personeli ve illerdeki Pandemi Kurullarının faaliyetleri önemlidir. Ne yazık ki Pandemi Kurullarının bir bölümü hiç çalışmamaktadır. Bazı Kurullarda da ise halk sağlığı uzmanları ile salgın bilgileri paylaşılmamaktadır. İktidarın şeffaflıktan yoksun tutumu sağlık yönetimine atamış olduğu yetersiz sağlık müdürleri ile beraber ele alındığında salgın kontrolünü güçleştirici bir faktör haline gelmektedir. Sağlık müdürlükleri ve ASM’lerde çalışan hekimler temaslıları bulup numune alıp izolasyon kuralları çerçevesinde evlerinde tutulan kişileri titizlikle izlemeye devam etmelidirler. Bu temaslı takibi yanında filyasyon (hastalanan kişinin hastalığı kimden aldığının araştırılması, kaynak arama) çalışmaları da yürütülmelidir. 14 gün izolasyon sürelerinin tam anlamıyla uygulanması önem taşımaktadır. Evi kalabalık olan veya uygun olmayan kişilerin semptomları varsa hastanelerde, yoksa yurt, otel vb yerlerde izolasyona alınması uygun olacaktır. Vatandaşa ateş, öksürük, nefes darlığı gibi belirtiler görüldüğünde evine kapanması ve 112’yi araması gerektiği tekrar hatırlatılmalıdır. Bu dönemde işyeri hekimlerinin rolü de aratacaktır. Saptadıkları hastalıklarla ve işyerlerinde alınacak önlemlerle ilgili hazırlanacak rehberlere titizlikle uyulmalıdır.
Test sayısı hiç düşürülmemeli, sonuçlarda negatiflik artsa da sağlık personeli, şoför, ptt personeli gibi hastalık alma ve bulaştırma riski bulunan kişiler periyodik olarak taranmalıdır. Pozitiv bulunan kişilerde temaslı takibi ve filyasyon hiç vakit kaybetmeden başlatılıp başka kişilere de bulaşma olmadan önlem alınmalıdır. Toplumun, hangi illerde ve hangi yaş ve cinsiyetin ne kadarının bağışıklık kazandığının belirlenmesi için ülkeyi temsil eden bir örnek seçilip antikor testlerinin yapılaması da gerekecektir.
Kişisel korunma önlemleri: fiziksel mesafenin korunması, tokalaşmama, sarılmama, maske kullanma ve el yıkama aşı veya doğal bağışıklık yoluyla (veya mutasyonla) virüsün toplumdaki dolaşımı durana kadar herkesçe uygulanmalıdır.
Hassas olan 65 yaş üstü nüfusun ve diyabet, hipertansiyon, KOAH gibi hastalıkları bulunan kişilerin daha uzun süre evde kalmaları gerekecektir. Etkili bir ilaç bulunursa süre kısalabilir. Yaşlılar dışarı çıksa da fizik mesafe, maske, ellerin yıkanması, kalabalıklardan uzak durma kuralları titizlikle uygulanmalıdır.0-20 yaş gurubun evde tutulması kuralı yaz aylarında gevşetilebilir,
İş yerlerinde, devlet dairelerinde alınan 1 metrelik mesafeli çalışma, evden çalışma, dezenfeksiyon, maske kullanımı, ateş ölçme gibi önlemler sürdürülmelidir. Marketlerdeki ve toplu taşıma araçlarındaki aralıklı durma, maske, dezenfeksiyon işlemleri yıl boyu devam etmelidir. Türkiye’de illerin durumu bilinmemektedir. Eğer hala virüsün çok az bulaştığı yerleşimler varsa buralara seyahat engellenebilir. Ancak günümüzde Ankara, İzmir, İstanbul’daki kişilerin riskleri hemen hemen eşit olduğu için bu kentler arasında seyahat kısıtlaması kaldırılabilir. Yine de tren garları, havaalanları ve otogarlarda koruma kurallarına uyumun denetlenmesi, ateş ölçümü ve öksürük sorgulanması devam ettirilmelidir. Uluslararası seyahat için de benzer önlemler alınabilir.
Okullar ve üniversiteler ancak sonbaharda açılmalıdır. Park, bahçe gibi alanlar yazın açılabilse de maç, turnuva, konser, sinema, eğlence yerleri, sosyal mekanlar, ibadethaneler, AVM’ler vb kalabalıkların bir araya geldiği yerlerin açılması yeni vaka görülmediği döneme kadar ertelenmelidir. Yazın gerekli önlemler alınarak oteller açılabilir, insanların, özellikle yaşlıların yayla, yazlık, bahçe gibi mekanlara seyahatine izin verilebilir. Yaşlılar ve 0-20 yaş kişiler Pazar yanında Cumartesi günleri ve hafta içinde bir gün saat 7:00 veya 19:00 gibi bir saatte ikişer saat serbest yürüyüş yapabilmelidirler. Gerekli önlemler alındıktan sonra berber, kuaför, restoran, parekendeciler gibi mekanlar yazın açılabilirler.
Hafta sonlarında 20-64 yaş gurubu da evlerinde tutmanın vakaları 2 gün ertelemek dışında epidemiyolojik bir yararı bulunmamaktadır. Bu kişiler Pazartesi günleri yine işyerlerinde, sokakta, markettedirler ve bulaşma devam etmektedirler. Tam tersine kapanma öncesi ve sonrası marketlerde yaşanan izdiham ve evdeki çocuk ve yaşlılarla temas süresinin artıyor olması bulaşmayı da arttırıyor olabilir.
COVID-19 salgınından bütün dünyada en çok yoksullar, marjinal guruplar, engelliler, göçmenler gibi zaten zorlukla yaşayan guruplar ve kadınlar etkilenmiştir. Salgınla beraber yaygın olan işsizlik daha da artmıştır. Bu gurupların sosyal ve sağlık ihtiyaçları öncelikli olmalıdır, sosyal hizmet sağlanmalıdır. Mevsimlik tarım işçilerinin sağlıklı koşullarda çalışacakları illere taşınmaları, oralarda sağlıklı koşullarda yaşayıp çalışmaları sağlanmalıdır. Mülteci kamplarında sürveyans ve koruma önlemleri arttırılmalıdır.
Salgın kontrolünde ülkemizin avantajlarından birisi artık halkımızın ne gibi koruma önlemleri olduğunu, toplumda neler yapması gerektiğini öğrenmiş olmasıdır. Öte yandan toplumun önemli bir kısmı bütün kural ve yasaklara rağmen bildiği gibi davranmaya devam etmektedir. Bu da toplum iletişiminin, toplum katılımının daha etkili bir şekilde yürütülmesi, ve kuralların ciddiyetle denetlenmesi gerektiğine işaret etmektedir.
Bu salgın uzun, belki de birkaç yıl sürecektir. Böyle durumlarda topyekûn mücadele gereklidir. İktidarın verileri gizleyerek, muhalefeti, belediyeleri, sendikaları, meslek odalarını, sivil toplum kuruluşlarını dışlayarak tek başına hatta tek kişinin dirayetiyle bu salgını durdurması mümkün gözükmemektedir. Bilim dışı politik kararlar ise sadece salgının uzamasına yol açarlar.


08 Mayıs 2020


2020 © Ankara Tabip Odası'nın tüm yazılı ve görsel içeriği kaynak göstermek koşuluyla özgürce kullanılabilir. * Koronavirus haritası kaynağı JOHNS HOPKINS UNIVERSITY - CSSE